İSLAM OCAKLARI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Cihadullah'ın Kur-an'daki Önemi!

2 posters

Aşağa gitmek

Cihadullah'ın Kur-an'daki Önemi! Empty Cihadullah'ın Kur-an'daki Önemi!

Mesaj tarafından Fisebilillah Paz Ekim 25, 2009 1:27 pm

Cihadullah'ın Kur-an'daki Önemi! B-21508-cihad

Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad
edenler; işte onlar, Allah"ın rahmetini umabilirler. Allah
bağışlayandır, esirgeyendir.



(2-BAKARA/218)


Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırdetmeden ve
sabredenleri de belirtip-ayırdetmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
(3-AL-İ İMRAN/142)

Mü"minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla
ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve
canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün
kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va"detmiştir; ancak Allah, cihad
edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.
(4-NİSA/95)

Ey iman edenler, Allah"tan korkup-sakının ve (sizi) O"na
(yaklaştıracak) vesile arayın; O"nun yolunda cihad edin, umulur ki
kurtuluşa erersiniz.
(5-MAİDE/35)

Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se,
Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisine sevdiği
mü"minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise "güçlü ve onurlu,"
Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir
topluluk getirir. Bu, Allah"ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir.
Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.
(5-MAİDE/54)

Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla
ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve
yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip
hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiç bir
şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse,
yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında
anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı
görendir.
(8-ENFAL/72)

İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret
edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü"min olanlar
bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.
(8-ENFAL/74)

Bundan sonra iman edip hicret edenler ve sizinle birlikte cihad
edenler, işte onlar sizdendir. Akrabalar (mirasta) Allah"ın Kitabına
göre, birbirlerine (mirasta) önceliklidir. Doğrusu Allah her şeyi
bilendir.
(8-ENFAL/75)

Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah"tan ve Resûlü"nden ve
mü"minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah "bilip (ortaya)
çıkarmadan" bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan
haberdardır.
(9-TEVBE/16)

Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram"ı onarmayı, Allah"a ve ahiret
gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi
saydınız? (Bunlar) Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir
topluluğa hidayet vermez.
(9-TEVBE/19)

İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla
cihad edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte "kurtuluşa
ve mutluluğa" erenler bunlardır.
(9-TEVBE/20)

De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz,
aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz
ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah"tan, O"nun Resûlü"nden
ve O"nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah"ın emri
gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet
vermez.
(9-TEVBE/24)
Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve
canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
(9-TEVBE/41)

Allah"a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad
etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva
sahiplerini bilendir.
(9-TEVBE/44)

Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert
ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir
yataktır o!..
(9-TEVBE/73)

Allah"ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar
oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla
cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De
ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir
kavrayıp-anlasalardı.
(9-TEVBE/81)

"Allah"a iman edin, O"nun elçisi ile cihada çıkın" diye bir sûre
indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip:
"Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım" dediler.
(9-TEVBE/86)

Ama Resul ve onunla birlikte olan mü"minler, mallarıyla ve canlarıyla
cihad ettiler; işte bütün hayırlar onlarındır ve kurtuluşa erenler
onlardır.
(9-TEVBE/88)

Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin,
ardından cihad edip sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin
Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.
(16-NAHL/110)

Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din
konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim"in dini(nde
olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur"an"da) da sizi
"müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun,
siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı
kılın, zekatı verin ve Allah"a sarılın, sizin Mevlanız O"dur. İşte, ne
güzel mevla ve ne güzel yardımcı.
(22-HAC/78)

Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur"an"la) büyük bir cihad ver.
(25-FURKAN/52)

Kim cihad ederse, yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir.
(29-ANKEBUT/6)

Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçeten Allah, ihsan edenlerle beraberdir.
(29-ANKEBUT/69)

Mü"min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah"a ve Resûlü"ne
iman ettiler, sonra hiç bir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla
ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta
kendileridir.
(49-HUCURAT/15)

Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları
veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar
haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah"a inanmanızdan
dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer
siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla
çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin
gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu
yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur.
(60-MÜMTEHİNE/1)
Allah"a ve O"nun Resulü"ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla
Allah yolunda cihad edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer
bilirseniz.
(61-SAFF/11)

Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı
"sert ve caydırıcı" davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü
bir dönüş yeridir o.
(66-TAHRİM/9)

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik,
Allah"a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden;
mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda
kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı
dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa
gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda
sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır
ve müttaki olanlar da bunlardır.
(2-BAKARA/177)

Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.
(2-BAKARA/190)

Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de
onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı
savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın.
Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte
böyledir.
(2-BAKARA/191)

Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir.
(2-BAKARA/192)

(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah"ın oluncaya kadar
onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına
karşı düşmanlık yoktur.
(2-BAKARA/193)

Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur
ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki,
sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.
(2-BAKARA/216)

Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak
büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah"ın yolundan alıkoymak,
onu inkâr etmek, Mescid-i Haram"a engel olmak ve halkını oradan
çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç
yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı
sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse,
artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa
çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır.
(2-BAKARA/217)

Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
(2-BAKARA/244)

Musa"dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani,
peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda
savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde
savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda
savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan
(uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı
(öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri
bilir.
(2-BAKARA/246)

Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler
ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl
(kaydırma) ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."
(2-BAKARA/250)

Şayet böyle yapmazsanız, Allah"a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı
bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece)
Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz.
(2-BAKARA/279)

Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle
savaşırlarsa size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım
da edilmez.
(3-AL-İ İMRAN/111)

Hani sen, mü"minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.
(3-AL-İ İMRAN/121)

Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler
de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı
ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever.
(3-AL-İ İMRAN/146)

Ey iman edenler, inkâr edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya
savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: "Yanımızda
olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah,
bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve
öldüren Allah"tır. Allah, yaptıklarınızı görendir.
(3-AL-İ İMRAN/156)

Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah"ın
yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı
bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok
küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı.
Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.
(3-AL-İ İMRAN/167)

Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.
(4-NİSA/71)

Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda
savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip
gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.
(4-NİSA/74)

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan
bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize
katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan
zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?
(4-NİSA/75)

İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda
savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın
hileli-düzeni pek zayıftır.
(4-NİSA/76)

Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin"
denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir
grup, insanlardan Allah"tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir
korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize
yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki:
"Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve
siz "bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar" bile haksızlığa
uğratılmayacaksİnız."
(4-NİSA/77)

Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü
tutulmayacaksın. Mü"minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah,
küfredenlerin ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah, "kahredici
baskısıyla" daha zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur.
(4-NİSA/84)





Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavime sığınanlar ya da
hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan
göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah
dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı.
Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış
(şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların
aleyhinde bir yol kılmamıştır.
(4-NİSA/90)

Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman
gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene,
dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen mü"min değilsin"
demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır, bundan önce siz de böyle
idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın.
Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
(4-NİSA/94)

Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda),
kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı
kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin
apaçık düşmanlarınızdır.
(4-NİSA/101)

Dediler ki: "Ey Musa biz, onlar durduğu sürece hiç bir zaman oraya
girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burda duracağız."
(5-MAİDE/24)

Allah"a ve Resûlü"ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa
çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle
ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden
sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için
büyük bir azab vardır.
(5-MAİDE/33)

Yahudiler: "Allah"ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve
söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O"nun iki eli açıktır,
nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan
çoğunun taşkınlıklarını ve inkârlarını arttıracaktır. Biz de onların
arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar
ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu
söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise
bozguncuları sevmez.
(5-MAİDE/64)

Sana savaş-ganimetlerini sorarlar. De ki: "Ganimetler Allah"ın ve
Resûlündür. Buna göre, eğer mü"min iseniz Allah"tan korkup-sakının,
aranızı düzeltin ve Allah"a ve Resûlü"ne itaat edin."
(8-ENFAL/1)

Rabbin seni evinden hak uğrunda (savaşa) çıkardığında mü"minlerden bir grup isteksizdi.
(8-ENFAL/5)

Ey iman edenler, toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın).
(8-ENFAL/15)

Kim onlara böyle bir günde -yine savaşmak için bir yana çekilen ya da
bir başka bölüğe katılmak için yer tutanın dışında- arkasını çevirirse,
gerçekten o, Allah"tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri
cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o.
(8-ENFAL/16)

Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah"ın oluncaya kadar onlarla
savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını
görendir.
(8-ENFAL/39)

Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki,
onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.
(8-ENFAL/57)
Ey Peygamber, mü"minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer
içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub
edebilirler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa,
kâfirlerden binini yener. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir
topluluktur.
(8-ENFAL/65)

Yeminlerini bozan, elçiyi (yurdundan) sürmeye çabalayan ve sizinle ilk
defa (savaşa) başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Korkuyor
musunuz onlardan? Eğer inanıyorsanız, kendisinden korkmanıza Allah daha
layıktır.
(9-TEVBE/13)

Kendilerine kitap verilenlerden, Allah"a ve ahiret gününe inanmayan,
Allah"ın ve Resûlü"nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini
(İslam"ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle
verinceye kadar savaşın.
(9-TEVBE/29)

Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı
günden beri Allah"ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram
aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda
kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de
müşriklerle topluca savaşmayın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle
beraberdir.
(9-TEVBE/36)

Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın
denildiği zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp)
dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya
hayatının yararı pek azdır.
(9-TEVBE/38)

Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azabla
azablandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir.
Siz O"na hiç bir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, her şeye güç
yetirendir.
(9-TEVBE/39)

Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve
canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
(9-TEVBE/41)

Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni
izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik
muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına
yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların
gerçekten yalan söylediklerini biliyor.
(9-TEVBE/42)

Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı.
Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını
doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi.
(9-TEVBE/46)

Allah"ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar
oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla
cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De
ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir
kavrayıp-anlasalardı.
(9-TEVBE/81)

Bundan böyle, Allah seni onlardan bir topluluğun yanına döndürür de,
(yine savaşa) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: "Kesin olarak
benimle hiç bir zaman (savaşa) çıkamazsınız ve kesin olarak benimle bir
düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz oturmayı ilk defa hoş gördünüz;
öyleyse geride kalanlarla birlikte oturun."
(9-TEVBE/83)

(Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalbleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar.
(9-TEVBE/87)
Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her
gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak
edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana
boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur.
(9-TEVBE/92)

Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa
çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla
birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir.
Bundan dolayı onlar, bilmezler.
(9-TEVBE/93)

Zarar vermek, inkârı (pekiştirmek), mü"minlerin arasını ayırmak ve daha
önce Allah"a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler
ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var
ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.
(9-TEVBE/107)

Hiç şüphesiz Allah, mü"minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti
vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah
yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat"ta,
İncil"de ve Kur"an"da O"nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah"tan
daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu
alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte "büyük kurtuluş ve
mutluluk" budur.
(9-TEVBE/111)

(Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki, bütün
genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de
kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O"nun dışında (yine) Allah"tan
başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler
diye onların tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O,
tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
(9-TEVBE/118)

Ey iman edenler, inkâr edenlerden size en yakın olanlarla savaşın;
sizde "bir güç ve caydırıcılık" görsünler. Ve bilin ki gerçekten Allah
takva sahipleriyle beraberdir.
(9-TEVBE/123)

Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin
için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi
savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte
O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim
olursunuz.
(16-NAHL/81)

Ve sizin için ona, zorlu-savaşınızda sizi korusun diye, "(madeni) giyim-sanatını" öğrettik. Buna rağmen siz şükredenler misiniz?
(21-ENBİYA/80)

Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana
(mü"minlere, savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım
etmeye güç yetirendir.
(22-HAC/39)

Yeminlerinin olanca gücüyle Allah"a and içtiler; eğer sen onlara
emredersen (savaşa) çıkacaklar diye. De ki: "And içmeyin, bu bilinen
(örf üzere) bir itaattır. Allah, yaptıklarınızdan haberdârdır."
(24-NUR/53)

Dediler ki: "Biz kuvvet sahibiyiz ve zorlu savaşçılarız. İş konusunda
karar senindir, artık sen bak, neyi emredersen (biz uygularız).
(27-NEML/33)

Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin"
diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler.
(33-AHZAB/18)

Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı.
Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında
olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat
içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
(33-AHZAB/20)

Allah, inkâr edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiç bir
hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak)
mü"minlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır.
(33-AHZAB/25)

Ey Peygamber, gerçekten biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin
eşlerini ve Allah"ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş
esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte
hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve
teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden
ve peygamberin kendisini almak istediği mü"min bir kadını da,
-mü"minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için
helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu
(cariyeleri) konusunda onlar (mü"minler) üzerine neyi farz kıldığımızı
bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiç bir güçlük olmasın.
Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
(33-AHZAB/50)

Öyleyse, inkâr edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz
zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları "iyice bozguna uğratıp
zafer kazanınca da" artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan
sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı
salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte
böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı.
Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda
öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa
çıkarmaz.
(47-MUHAMMED/4)

İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil
miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure
indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm
baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa
onlara evla (olan):
(47-MUHAMMED/20)

(Savaştan) Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman
diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim." Onlar, Allah"ın
kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "siz, kesin olarak bizim
izimizden gelemezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu." Bunun
üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az
anlayan kimselerdir.
(48-FETİH/15)

Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı
olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar)
müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel
bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt
çevirirseniz, sizi acı bir azab ile azablandırır."
(48-FETİH/16)

Kafir olanlar, sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı;
sonra, ne bir veli (koruyucu dost), ne bir yardımcı bulamazlardı.
(48-FETİH/22)

Mü"minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup-düzeltin.
Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde
bulunanla, Allah"ın emrine dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda
(Allah"ın emrini kabul edip) dönerse, bu durumda adaletle aralarını
bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları
sever.
(49-HUCURAT/9)

Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve
yerin mirası Allah"ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve
savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan
infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel
olanı va"detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan hâberdardır.
(57-HADİD/10)
Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkâr eden
kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan)
çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size
karşı olan hiç kimseye, hiç bir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı
savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah, şahidlik
etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar.
(59-HAŞR/11)

Andolsun, (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte
çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da, kendilerine yardımda
bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp-kaçarlar. Sonra
kendilerine yardım edilmez.
(59-HAŞR/12)

Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın
sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları
ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri
paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları
dolayısıyla böyledir.
(59-HAŞR/14)

Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli
davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
(60-MÜMTEHİNE/8)

Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan
sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost
edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar
zalimlerin ta kendileridir.
(60-MÜMTEHİNE/9)

Ve eğer eşlerinizden (kafirlere kaçmalarından dolayı) herhangi bir şey
kafirlere geçer, böylece siz de (savaşta onları yenip) ganimete
kavuşursanız, eşleri (kaçıp) gidenlere (mehir olarak) harcama
yaptıklarının bir mislini verin. Kendisine iman ettiğiniz Allah"tan
sakının.
(60-MÜMTEHİNE/11)

Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler,
çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile
sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına
üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için
gerçekten ayetler vardır.
(13-RA"D/4)

İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil
miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure
indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm
baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa
onlara evla (olan):
(47-MUHAMMED/20)
Fisebilillah
Fisebilillah

Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 24/10/09
Yaş : 32
Nerden : Fransa
Memleket : Sivas

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Cihadullah'ın Kur-an'daki Önemi! Empty Geri: Cihadullah'ın Kur-an'daki Önemi!

Mesaj tarafından SeyfuL İsLam Ptsi Kas. 02, 2009 12:09 pm

El cihadu fisebilillah
SeyfuL İsLam
SeyfuL İsLam
Admin

Mesaj Sayısı : 121
Kayıt tarihi : 07/10/09
Yaş : 39
Nerden : İSLAMBOL
Memleket : Kabardino-Balkar

http://www.turkmucahidler.tr.gg

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz